|
 |
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
OKUMADAN GEÇME |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
şeyh Edebali'den Osman Gaziye Nasihat
ŞEYH EDEBALİ'DEN OSMAN GAZİYE NASİHAT
Ey Oğul! Güçlü kuvvetli akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de diri tutan da bu irfandır.
İnsanlar vardır şafak vaktinde doğar akşam ezanında ölürler. Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler bilinmeyenler ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen yeşilken çorak olur çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir...
Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken itibarını kaybedene acı! Unutma ki yüksekte yer tutanlar aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru yiğidin iyisine deli (korkusuz pervasız kahraman gözüpek) derler.
Osman! Geçmişini iyi bil ki geleceğe sağlam basasın.
Nereden geldiğini unutma ki nereye gideceğini unutmayasın...”
 
HALİL İBRAHİM BEREKETİ
BEREKET DUASI
Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış….
Büyüğü Halil.
Küçüğü ise İbrahim…
Halil, evli çocuklu.
İbrahim ise bekarmış…
Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin.
Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş..
Bununla geçinip giderlermiş.
Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı.
İkiye ayırmışlar.
İş kalmış taşımaya.
Halil, bir teklif yapmış :
- İbrahim kardeşim ; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle.
- Peki abi demiş İbrahim…
Ve Halil gitmiş çuval getirmeye….
O gidince, düşünmüş İbrahim:
- Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine
Böyle demiş ve,
Kendi payından bir miktar atmış onunkine.
Az sonra Halil çıkagelmiş.
- Haydi İbrahim…! Demiş, önce sen doldur da taşı ambara.
- Peki abi…!
İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola.
O gidince, Halil’i düşünür bu defa:
Der ki:
- çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var.
Ama kardeşim bekar.
O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek.
Böyle düşünerek,
Kendi payından atar onunkine birkaç kürek.
Velhasıl , biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine.
Bu, böyle sürüp gider.
Ama birbirlerinden habersizdirler.
Nihayet akşam olur.
Karanlık basar.
Görürler ki, bitmiyor buğdaylar.
Hatta azalmıyor bile.
Hak teala bu hali çok beğenir.
Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki .
Günlerce taşır iki kardeş , bitiremezler.
Şaşırırlar bu işe…
Aksine çoğalır buğdayları.
Dolar taşar ambarları.
Bugün “Bereket” denilince, bu kardeşler akla gelir.
Bu bereketin adı : Halil İbrahim bereketidir…
RABBİM HALİL İBRAHİM BEREKETİNİ ÜZERİMİZDEN EKSİK ETMESİN
SELAMETLE...
  |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
HABERLER |
|
|
|
Bugün 12 ziyaretçi (16 klik) kişi burdaydı! |